24 Kasım 2011 Perşembe

Asi 1 - 2 Thomas E. Sniegoski

      Ben cinayet romanları olduğu kadar fantastik, bilim kurgu hayranımdır. Özellikle düşmüş melekler ile ilgili kitaplara ayrı bir ilgim var. Neden diye sorabilirsiniz ama ben o tarz güçlere sahip olmak isterdim. “The last Airbender”  animasyonunu seyreden var mı bilmiyorum bir gün bunu da tanıtmalıyım.. Süper bir animedir ve işte ben ateş bükücülerden biri olmayı her şeyden çok isterdim. Ellerimle ateşi yaratmak inanılmaz muhteşem olabilirdi. Savaşmak dövüş filan J.. Neyse konudan koptum.

      İşte beni böyle hayaller kurmaya sevk eden ve bilim kurgu fantastik kategorisinden olan iki kitap tanıtmak istiyorum. Aslında bunlar bir seri. Üçüncü bir kitap daha var onu da sabırsızlıkla bekliyorum. Özellikle ikinci kitaptan sonra hikâyenin nasıl sonuçlanacağı konusunda sabırsızlanıyorum.

      Tanıtmak istediğim seri “ASİ 1 -2 serisi “. Kitapların yazarı Thomas E. Sniegoski. Yayın evleri Artemis.. ASİ - 1 442 sayfa, ASİ - 2 ise 537 sayfa. Fiyatları ise sırayla 22 ve 23.2 TL dir. Sayfa kalınlıkları sizi korkutmasın. Oldukça hafif ve kolay okunan kitaplar….


Konularına gelecek olursak eğer ASI -1, Yetim olan ve bebekliğinden beri çok fazla koruyucu aile gezdikten sonra üç yıldan beri Tom ve Lori ile yaşayan Aaron 18 yaşına basmaktadır. Liseden mezun olmak üzeredir ve hayatını şekillendirmeye çalışmaktadır. Ancak Aaron’ın 18 yaş gününde hayatı hiç beklemediği şekilde tepe taklak olur.  Aaron bazı garip olaylar ( köpeğinin söylediklerini duyabilmesi gibi), değişimler ( her dili anlayabilmesi gibi) yaşamaktadır ve birden ortaya çıkan hayret verici yetenekler kazanmıştır ve bunları kimseyle paylaşamıyordur. Derken parkta bir adamla tanışır. Adam Aaron’ın bir nefilim olduğunu söyler ve Nefilim’ler hakkında bazı bilgiler verir. Bunları sindirmeye çalışan Aaron  bir gün okula gelen Camael isimli bir meleğin anlattıkları ile şoke girer. Melek onu korumak istiyordur. Çünkü Aaron’ın düşmüş melekleri kurtarmak üzere seçilmiş kişi olabileceğini düşünmektedir.  Aaron bunu kabullenmekte zorlanmaktadır ve insan yanına tutunmaya çalışsa da, yeni güçlerini kullanmak zorunda kalacaktır. Güçler’in lideri kardeşini kaçırmıştır ve bütün nefilimleri öldürmek istediği gibi Aaron’da öldürmek istemektedir.


İkinci kitabın konusu ise Aaron’ın lisedeki son yılı oldukça sıra dışı geçmiştir. Yarı melek, yarı insan oluğunu öğrenmekle kalmayıp birde düşmüş melekleri tekrar Cennet’e kavuşturma görevini üstlenmiştir.  Düşmüş bir meleği Güçlerin elinden kurtarmaya çalışırken, diğer düşmüş melekler tarafından yakalanır ve Güçlerden saklanan diğer meleklerin yıllardır yaşadığı Aerie şehrine getirilir. Başta Aaron’a inanmazlar ama yaşanan bazı olaylardan sonra Aaron‘ın o kurtarıcı olduğu diğer düşmüş melekler tarafından kabul edilir. Aaron bu sırada babasının kim olduğunu öğrenir. ( Size bunu söylemeyeceğim . Bu heyecanı söndürmek istemiyorum J ). Bu sırada kardeşini kaçıran Güçler lideri Aaron’ı tuzağa düşürmek için birde kız arkadaşını kaçırır. Aaron’ın Vilma’yı kurtarmaya gitmesi ile büyük savaş başlamış olur.



      Kitapların dili zevkli, okunması oldukça kolay, kafa yormayan cinsten. Hayal gücünü inanılmaz çalıştırıyor. Yazarın betimlemeleri tek kelime ile muhteşem.  Aaron ilk kez melek oluşunu anlattığı sahne hala gözlerimin önünde. İkinci kitap ile olaylara daha derinlemesine giriyoruz. Ve cennete çıkan ilk savaşa yani eskilere gidiyoruz.  Ben ikinci kitabı yolda Ankara’ya giderken okudum. Savaş sahnelerinde olayların heyecanından hop oturup, hop kalkarak okuduğumu itiraf etmek istiyorum. Aslında konu bizimde bildiğimiz bir konu. Farklı detaylar vermek isterim ama kitabın heyecanını söndürmek istemiyorum J… Detayları merak ederek okumanız daha heyecanlı olacaktır.. Ben inanılmaz keyif ve heyecanlanarak okudum.

Fantastik bilim kurgu ve hayal gücünüzü çalıştırıp kitabın içine dalmayı seviyorsanız kaçırmayın derim ben size… Büyük bir zevk alacağınıza eminim…

Keyifli okumalar…..

ABC - Cinayet Alfabesi

Daha önce bahsetmiştim okuduğum ilk Agatha Christie kitabı ABC – Cinayet Alfabesi ‘dır  diye. Bu kitabı okuduğumda ortaokuldaydım yanlış hatırlamıyorsam. Tabi sonunu unuttuğum ve de kitabı kütüphaneme katmak için tekrar aldım. Keyifle okudum ve şimdi  bu kitabı tanıtmak istiyorum.

Kitabın adını ve yazarını biliyoruz. Kitap 11 TL ve 174 sayfa. Okunması da kolay aslında.  Ama Agahta Chritie romanlarını okuyanlar bilir, kendisinin farklı bir ağır dili vardır. Ama yinede kolayca okunabiliyor..

Hikayeyi  Hercule Poirot’u ziyarete etmeye gelen arkadaşından dinliyoruz. Kitabın konusu kısaca; Hercule Poirot’u bir mektup gelir. Bu mektupta, mektubu ABC olarak imzalayan kişi ayın 21’inde Andover’da bir cinayet işleyeceğini söylüyordur ve cinayet gerçekten işlenir. Bu cinayeti 4 farklı cinayet izler ve bunlarda alfabenin harflerini izlemektedir. Hercule Poirot kendisine meydan okunduğu ve olayda gizem olduğu için meraklanır ve gri hücrelerini çalıştırıp arkadaşı Hastings ile cinayetleri çözmeye ve de katili yakalamaya çalışır. Başarılı olduğunu vurgulamama gerek olmadığını düşünüyorum..

Kitap klasik bir Agahta Christie kitabı aslında… Cinayet işlenir. Ortada bir sürü karakter vardır. Küçük ipuçları verir katili bizimde bulabilmemiz için. Ve şaşırtan bir son ile hikâye sonlanır.

Cinayet romanları ve bulmacaları seviyorsanız kesinlikle keyif alacaksınız ..

Keyifli Okumalar….

22 Kasım 2011 Salı

Şahane Hatalar

Bu kitabı bana bir arkadaşım tavsiye etti. İsmini vermeme birşey demez sanırım. Esra kitabı yolda giderken okumuş ve aslında bence keyifli bir yol kitabı olur gerçekten.. Gerçi sanırım Esra ile farklı düşünceler içindeyiz ama ben kitabı çok eğlenerek  okudum. Hatta kitabı üç saatte bitirdim o derece J .
Kitabımızın adı “Şahane Hatalar” . Yazarı Heather Mcelhatton. Kitap April yayıncılıktan çıkmiş. Sayfa sayısı 640. ( Gözünüzü korkutmasın oldukça hafif ve kolay okunan bir kitap, demiştim üç saatte bitrdim J ). Kitabın fiyatı 24 TL ve şuanda D&R’da ekstra 20% indirimli olan kitaplar arasında..
Kitap oldukça ilginç aslında.. Tek bir başlangıç var. Liseden yeni mezunsunuz ve önünüzde iki farklı seçenek var: Ya üniversiteye gidiceksiniz ya da seyehat etmeyi şeçerek yola çıkıcaksınız.. Bunlardan birini seçiyorsunuz. Seçimleriniz sizi kitapta farklı bölümlere yönlendiriyor ve her bölümün sonunda size yine seçenekler sunuluyor.. Hayatınızı istediğiniz gibi şekillendirebilirsiniz bu oldukça keyifli bir serüven..
Ben çok eğlenerek okudum feci keyifsiz olduğum bir günde hayatımın sonunu merak ederek , yaptığım seçimlerin beni neye sürüklediği düşünerek keyiflendim.. Yaptığım her şeçimde hayatım bambaşka şekillendi. Bazen kötü bazen güzel sonuçlandi.  Hatta iki kere gencecik yaşımda öldüm.. Düşünün nasıl seçimler yaptığımı J.
Alsında genellikle hata yapmaktan korkarız. Yanlış seçim mi yaptım acaba diye düşünür dururuz. Bu kitapta seçimler yaparak nasıl hayatlar yaşayabileceğimizi , her bölümün sonunda seçimlerimizle kaderimizi nasıl kontrol edebilildiğimizi görüyoruz. Sonuçta kurgu ama istediğimiz gibi seçim yapabiliriz. Ve yaptığımız bu seçimler ile kendimiz hakkında bir sürü bilgi eldinebiliriz.
Yazıyı kapak yazısı ile bitiriyorum..
Bu kitabı okumaya normal bir kitap gibi birinci sayfadan başlayın. İlk bölümün sonunda, önünüze bir yol ayrımı çıkacak. Kararınızı verin ve ilgili bölüme gidin. Her bölümün sonunda seçimlerinizle kaderinizi kontrol etmeye devam edeceksiniz. Kitabı okurken bazen hiç beklemediğiniz bir yere ulaşacak, bazen de kendinizi daha önce olduğunuz yerde bulacaksınız. Hayatın size neler hazırladığını asla bilemezsiniz. Ama bunu biliyorsunuz, iyilikler her zaman ödüllendirilmiyor ve bazen hatalı kararlar, şahane olayların başlangıcı olabiliyor. Her yolculuğun sonunda başa dönüp tekrar başlayın, unutmayın, herkes ikinci bir şansı hak eder. Yuzlerce farklı hayat sizi bekliyor. İyi şanslar.”

Keyifli okumalar...

20 Kasım 2011 Pazar

Cinayet Romanları severlere Simon Beckett - Ölümün Kimyası - Kemiklerin Şifresi

En sevdiğim kategorinin cinayet romanları olduğundan bahsetmiştim değil mi?.  Şimdi bu kategoriye giren iki kitap tanıtacağım..

Kitaplar ‘Ölümün Kimyası’ ve ‘Kemiklerin Şifresi’ … Yazarımız Simon Beckett. Kitaplar ithaki yayın evi tarafından yayınlanmıştır. Sayfa sayıları sırasılar 400 ve 404 tür, fiyatları ise 18 ve 22 TL’dir.

İlk kitap “Ölümün Kimyası”. Kitaplar birbiri ile bağlantılı olmasa da başkarakterimiz aynı ve ikinci kitapta birinci kitapta olanlardan birazcık bahsetmektedir. Ama bu okumaya engel değil. Nerden mi biliyorum ben önce ikinci kitabı okumuştum. Ve bu bloğu yazmaya karar verdiğim arkadaşlarla nerede kalmıştık seanslarımızdan birinde Kemiklerin Şifresi’nden bahsederken arkadaşlarımdan biri aslında bunun ikinci kitap olduğunu fark etmemi sağlamıştı. Ve ikinci kitabı okuyup hemen gidip birinci kitabı da aldım. Oldukça keyif aldığımı söylemek isterim.

Kitapların konusuna gelecek olursak eğer…  “Ölümün Kimyası”: Adli tıp uzmanı David Hunter kendisini mahvoluşun eşiğine getiren bir trajedinin üstüne eski hayatını terk edeli üç yıl olmuştur. Norfolk'un ücra bir köyünde doktor olarak çalışmakta ve geçmişini arkasında bıraktığına inanmaktadır. Yabancı olarak görüldüğü bu ücra yerde kabul görmüş hatta arkadaşlar bile edinmiştir. Ancak bu durum  aynı zaman arkadaşı olan Sally Palmer'ın cansız bedeninden geriye kalanlar bulunana kadar sürmektedir... Ceset vahşice kesilip biçilmiştir. Polis katili bulmak için Hunter'ın uzmanlığına ihtiyaç duymakta, o ise bu işe karışmamayı umutsuzca istemektedir. Sonra bir kadın daha ortadan kaybolur ve Hunter'a sığınaklık etmiş olan o birbirine bağlı toplum kocaman bir korku ve paranoya girdabında boğulur. Katil kim? Bu olaylar kim tarafından gerçekleştirilmektedir.

İkinci kitap “Kemiklerin Şifresi”: İskoçya'nın uzak Hebrid adalarından biri olan Runa'da, adli antropolog Dr. David Hunter'ı tüyler ürperten bir keşif beklemektedir. Neredeyse tamamen yanıp, ayakları ve bir eli sağlam kalmış bir ceset bulunmuştur. Yerel polis kaza sonucu ölüm raporu vermekte acelecidir, ama Hunter'ın içgüdüleri aksini söylemektedir: Karşılarındakinin bir cinayet vakası olduğu kanısındadır. Gerçekte Runa ilk anda göründüğü gibi huzurlu bir toplum olmaktan çok uzaktır... ve yanmış ceset de onun karanlık sırlarından sadece biridir. Derken Atlantik'ten gelen fırtına adaya ulaşır ve bütün elektrik sistemi çöker, anakarayla bütün bağlantı kesilir. Fırtına kasıp kavururken, cinayetler de arka arkaya gelmeye başlar...

Üçüncü bir kitap daha var.. “Ölülerin Fısıltısı”.. Siparişimi verdim.. Bitirdiğimde onunda sizlerle paylaşacağım..

Cinayet romanlarından hoşlananların ilgisini çekeceğinden eminim.  CSI dizilerini seviyorsanız eğer kaçırmayın okuyun derim ben.. Yazarımız Simon Beckett  David  karakterini yaratırken kendi deneyimlerinden yararlanmış. Buda olaylara daha bir gerçeklik katıyor.. Katilin kim olduğu bulmak ve olayların işleyişini okumak inanılmaz keyifli ve heyecan doğurucu.. Kitapların sonuna gelmeden katilleri tahmin edebilecek misiniz dersiniz.

Keyifli okumalar…



Sonsuz Sevgilerimle


Bu yazıyla tanıtacağım kitap Julia Quinn’in “Sonsuz Sevgilerimle” kitabı ..

Kitap; Epsilon yayınevi tarafından yayınlanmıştır, 356 sayfa ve fiyatı 20 TL’dir. Bu kitapla Bridgerton ailesinin hayatına girmeye devam ediyoruz. Yedi kardeş olduklarından bahsetmiştim değil mi? J..

Sonsuz Sevgilerimle kitabında  5. Kardeş olan Eloise Bridgerton’ın  hayatında yaşadıklarına tanık oluyoruz. Eloise 28 yaşında, henüz evlenmemiş ve tanıdığı tanımadığı herkese mektup yazmaya bayılan bir hanım efendidir.  Phillip Crane ile tanışmasıda bir mektup aracılığı ile gerçekleşmektedir. Phillip, Eloise’nin da uzaktan kuzini olan eşini kaybetmiştir ve Eloise başsağlığı dilemek için Phillip’e bir mektup yollar. Bu bir yıl sürecek olan mektuplaşmaların ilkidir. Bir yılın sonunda Phillip, Eloise çocuklarına çok iyi bir anne olacağına karar vermiştir ve evlenme teklifi eder. Eloise’nın evlilik teklifini kabul edecek kadar sıradan ve daha da önemlisi çaresiz olduğunu düşünmektedir. Nede olsa Eloise 28 yaşında ve evlenmemiş bir hanım efendidir ve bu yüzden evlilik teklifine tabiri caizse atlayacağını düşünmektedir. Ve  fena halde yanılır J. Bu güzel kadın kapısında belirip nefes almadan konuşmaya başladığında tek düşündüğü Eloise çok güzel ve hiçte çaresiz olmadığıdır.

Eloise ise Phillip’in evlilik teklifini ilk aldığında şaşırmış ve bu adam tanımadığı biriyle evlenmesini nasıl bekler diye düşünüp mektubu başta dikkate almamıştır.  Ta ki en yakın arkadaşı olan ve her zaman kendisinden önce evleneceğine inandığı, bu yaştan sonrada evlenmeyip her zaman beraber olacaklarını düşündüğü arkadaşı Penelope’nin abisi ile evlenmeye karar vermesine kadar. Eloise bu durumda paniğe kapılır ve Phillip’in teklifini düşünüp hayalindeki adam olup olmadığını görmeye Phillip’in evine gider. Tabi ki Eloise ‘da fena halde yanılır.. Hayalindeki adam bu kadar kaba ve sevimsiz değildir. Ama kabul etmelidir ki Phillip gülümsediğinde çok hoş bir adam haline gelmektedir..

Kitapta bu iki karakterin birbirini tanımasını ve yaşadıklara olaylara tanık oluyoruz. Tabi ki önceki kitaplardan tanıdığımız karakterlerde bir bir olaya dahil oluyor ki buda çok daha eğlenceli kılıyor kitabı J..

Bakalım Eloise ve Phillip istediklerini elde edebilecekler mi? Eloise Phillip’in istediği gibi çocuklarına istediği gibi bir anne olabilecek mi?. Peki Phillip gerçekten Eloise için mükemmel erkek olabilir mi?

 Bu soruların yanıtları bu kitapta…

Keyifli okumalar…

19 Kasım 2011 Cumartesi

Aşk Falcısı

Fal deyince akan sular durur her bayan için ( tamam çoğu bayan için J ).. Ne demişler fala inanma falsız kalma ;)….

Niye böyle bir giriş yaptı acaba diyebilirsiniz ama şimdi tanıtacağım kitap ile bağlantısı var aslında.

Kitabın adı “Aşk Falcısı”. Kitabın yazarı Eileen Cook ve Olimpos kitapevinden yayınlanmıştır. Kitap 334 sayfa ve 15 TL.

Hadi itiraf edin fal lafını duyunca ilginizi çekti değil mi? J . Bende böyle  bir ilgi uyandırmıştı buradan itiraf ediyorum J..

Kitabın konusuna gelirsek eğer: 6 yıllık güzel bir ilişkiniz var ama sevgiliniz bir anda sizi terk ediyor. Atlatmak zor tabi bide onu geri istiyorsanız.. Acaba ne yapıyor diye düşünürken kendinizi onun yeni evinin bulunduğu apartmanının çamaşırhanesinde buluyorsunuz. Ve ister istemez çamaşırlarına bakmış olabilirsiniz. Suç mu bu tabi ki değil sadece geçiyordunuz gözünüz çarptı  J.. Ve o sırada eski sevgilinizi biriyle flört ederken yakalıyorsunuz..

Tabi ki bu kabul edebileceğiniz bir şey değil.. Yapacağınız çok basit aslında, tesadüfen öğrendiğiniz üzere falcılara inanan ve hayatını buna göre şekillendiren Doug’ın ( eski erkek arkadaş)  yeni kız arkadaşına medyum kılığına girerek fal bakmak ve Doug’dan ayrılmasını sağlamak.. Hayır, tabii ki ileri gitmek sayılmaz bu J

Sophie’nin başına gelenlerde bunlar işte.. Sonrasında psişik güçlere sahip numarası yapmak Sophie için eğlenceli hale bile geliyor aslında, özelliklede işin bütün numaralarını bilen ve birazcık budala olan sevimli Nick’ten alınan yardımlar sayesinde. Ama tabii olaylar bir kişiye fal bakmakla kalmıyor, büyüyor  ve karmakarışık hale geliyor.. Bakalım Sophie bu medyumluk olayını kıvırıp eski sevgilisini geri kazanabilecek mi?  Yoksa olaylar bambaşka mı gelişecek  J..

Keyifli Okumalar..

Fransız Öpücüğü

       Şimdi  size çok eğlenerek okuduğum bir kitaptan bahsedeceğim…  Kitabın adı “Fransız Öpücüğü”  Yazarı Kristin Harmel . Kitap, Turkuvaz kitap tarafından yayınlandı, 289 sayfa ve fiyatı ise 21 TL.

       Tahmin ettiğiniz üzere kitap Paris’te geçiyor J. Yazar Paris’i o kadar güzel tasvir edip, olaylarla bütünleştirmiş ki Paris’e hiç gitmemiş olmama rağmen resmen kendimi orda hissettim. Ve evet 2012 yılında gidilecek yerler listemin en üstünde bu kitaptan sonra artık Paris yer alıyor J..

       Kitabın konusuna gelecek olursak eğer; Emma ( başkarakterimiz) düğün hazırlıkları yaparken nişanlısı tarafından terk ediliyor. Nişanlısı bununla kalmayıp birde beraber ödemesini yaptıkları evden gitmesini  istiyor. Ve özel hayatında olanlar yetmezmiş gibi patronu da çok iyi iş çıkarmasına rağmen Emma’yı işten kovuyor..

  Genelde her bayanın bu gibi durumlarda yaptığı gibi Emma’da; üzerinde pijamasıyla ve kucağında dondurma kâsesi ile kendisine acıyarak evde oturma olayını gerçekleştiriyor J.  Bu kendine acıma duygusu; Emma’nın bir dönem yaz stajı sırasında beraber yaşadığı, şuan Paris’te yaşayan ve ünlü yıldızların halkla ilişkiler işlerini yürüten arkadaşı Poppy’den muhteşem bir teklif alana kadar devam eder. Emma ani bir karar ile Poppy’nin teklifini kabul eder ve bir ay Poppy’le yaşamaya ve de ona yardım etmeye Işık Şehri Paris’e gider. Ve olaylar gelişirken Emma’nın hayatı bambaşka noktalara varır. Emma’nın Paris’e alışması ve yaşadıkları okurken eğleneceğinize eminim.

 Bakalım Emma Paris’te hayatına yöne verebilecek mi?  Peki Aşk? Aşk şehrinde yeniden aşkı bulabilecek mi? Okuyup görelim.. J

Keyifli okumalar…

17 Kasım 2011 Perşembe

Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk......

       Uzun süre aradan sonra yine beraberiz. İstemeden bayağa bir ara verdim ama bu haftasonumu kesinlikle kitap ve film yazılarına ayıracağim. Sevdiğim film ve kitapları paylaşmayı oldukça zevkli buluyorum.
     Kasım ayının ilk yazısı yine bir konuk yazardan geliyor. Tavsiyede bulunan benim üniversiteden bir arkadaşim olan Işık Kıraç... Ben alınacak kitap listeme ekledim bile.. Bakalım sizler neler düşünüceksiniz.....
Keyifli okumalar.......

Benim size tanıtmak istediğim kitap, ” Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk”, Prof. Dr. İskender Pala tarafında kaleme alınmış bir roman. Pala derin Divan Edebiyatı bilgisinin tümünü  sanki bu kitap da değerlendirmiş. Kitabı bitirdiğinizde, hiç bilginiz olmasa dahi Divan Edebiyatı hakkında ne çok şey öğrendiğinizi fark ediyorsunuz.

Kitap 416 sayfa, ben cep boyunu almıştım, liste fiyatı 9,90 TL, Kapı yayıncılıktan çıkmış bir kitap.
Gelelim konusuna;
İskender Pala bu kitabında, ünlü Divan Edebiyatı şairi Fuzuli’nin yazmış olduğu “Leyla ile Mecnun” adlı şiirde Leyla’ya aşık olan bir kağıdın öyküsünü anlatır. Bu kağıt ile Babil’in fethinden başlayarak bir sır yayılır, zamanla sır Babil’in dışına taşar dünyaya ulaşır. Yayılırken de divan edebiyatının şiirsel penceresinden Osmanlı Dönemi İstanbul’una, hareme göz gezdirir. 
Kâğıttan kitap yaparlar, elden ele dolanırken kitap, kimi kez çalınır, kimi kez satılır, savaşlara, zaferlere, işgallere, zulümlere, aşklara şahit olur, bazen hediye edilir, bazen de miras kalır. Ve her değdiği elin hayat öyküsüne bizi de ortak eder. Kitap artık Mecnun’dur ve onu eline alan her aşık artık onun Leyla’sıdır.
Her bölümün ana fikri bir beyit ile bölümün başında aktarılmıştır. Ve her bölümün sonunda, sayfalarca yazılmış hikâyenin 1 ya da 2 satırlık bir beyitte nasıl anlatılmış olduğuna hayret edersiniz. Koskoca bölüm damıtılmış ve bir beyit olmuştur.
Dil ilk başta biraz ağır gelse de, hikâye kısa sürede insanı içine çekiyor ve bu yazım diline adapte oluyorsunuz. Mükemmel kurgulanmış bir öykü. Tarihe, edebiyata ya da şiire meraklıysanız kesinlikle tavsiye edebileceğim bir kitap.
Kitaptan son bir not;
“aşkın azabında bir lezzet vardı,
ve dertleri zevk edinmeyince aşkın tadı çıkmıyordu.”
Keyifli okumalar..