27 Eylül 2011 Salı

ısarıtaH lubnatsİ

2 kitap tanıtıp kategoriyi değiştirmek bir gelenek gibi oldu. Bozmak istemedim bunu. En azından bu seferlik :). Bu yüzden yine bir cinayet romanı ile karşınızdayım.
     Bu seferki kitap bir Türk yazara ait. İstanbul Hatırası. Yazarımız Ahmet Ümit. Bu kitap bana ege dolaylarındaki Güre’yi hatırlatıyor. Arkadaşımın yazlığına giderken okumaya başlamıştım ve de kitap 561 sayfa olmasına rağmen bütün tatilim boyunca ne yavaş okuyorsun bitiremedin mi hala diyen bir arkadaşın eşliğinde. Ona sorsanız şimdi yapmadım der tabii. Ama inanmayın ona J. Bu kitabı o güzel yerde okumak ayrı bir keyifti eklemeden geçemeyeceğim.

    Kitap bence okunması oldukça kolay bir kitap. Bilirsiniz bazı kitaplar öyle ağır bir dille yazılır ki okuyamazsınız ve okumaya başlasanız bile o kitap bir türlü hiç bitmez. İşte bu kitap onlardan biri değil…
    Kitabın fiyatı 20 TL. Kısaca konusuna gelecek olursak Sarayburnu’nda Atatürk heykelinin ayaklarının dibinde bir ceset bulunur. Avuçlarında da antik bir para. Ama bu cinayet aslında bir başlangıçtır.  Cinayetleri çözmek ise Ahmet Ümit’in kitaplarından aşina olduğumuz Başkomiser Nevzat’a düşer.

    Bu kitabı özellikle İstanbul’a aşıksanız şiddetle tavsiye ederim. Cinayetlerin İstanbul’un tarihi ile iç içe geçmesi bence büyüleyici. Mekanların bilindik olması ayrıca kitaba ayrı bir tat katıyor. İstanbul’un tarihi hakkında bir sürü güzel bilgi veriyor kitap aynı zamanda. Bu bilindik mekanlar hakkında daha fazla bilgi edinmek ve aynı zamanda bir cinayeti çözmek oldukça keyifli. Ve kitaptaki ip uçlarını kaçırmazsanız sizde Başkomiser Nevzat’la beraber cinayeti çözebilirsiniz belki daha önce bile J
    Bu kitap sayesinde hep merak ettiğim Sultanahmet meydanındaki başı olmayan yılanların anlamını öğrendim. O yüzden benim için ayrı bir anlamı var J. Sizde İstanbul tarihi hakkında biraz bilgi almak istiyorsanız kaçırmayın derim ben. J
  
    Yazımı arka kapaktan alıntı yaparak bitiriyorum…

   “Şehre bakıyorduk denizden. Sisler içindeydi İstanbul..Sisler içinde deniz….Sisler içinde teknemiz.Sultanahmet’in minareleriydi görülen, Ayasofya’nın kubbesi, Topkapı Sarayı’nın kuleleri. Hiç yağmalanmamış, yıkılmamış, kirletilmemiş gibiydi şehir.”

Keyifli Okumalar….

24 Eylül 2011 Cumartesi

Dersimiz Cinayet

Sırada en sevdiğim tarz var “Cinayet romanları” J.. Cinayet romanlarına hayranım. İpuçlarını bulmak, ipuçlarını birleştirmek ve sonunda katilin kim olduğunu tahmin etmek çok eğlenceli.  Bence böyle kitaplar insanların bakış açılarını genişletiyor. Hatta unutkanlığın azalmasına yardımcı olduğunu düşünüyorum. Çünkü kitabı okurken sürekli arka planda olayları analiz edip, katil kim acaba diye düşünüp duruyoruz.. J

Cinayet romanları diyince bence akla ilk gelen yazarlardan biridir Agatha Christie. Okuduğum ilk kitabı annemin gençliğinde aldığı ABC cinayetleridir ve bu tarz kitapları sevmeme vesile olan kitaptır. Bu kitabı okuduktan sonra kendimde cinayet romanı yazmaya çalışmıştım. Piyasada benim adımla yayımlanan bir kitap olmadığına göre evet başarılı olamadım. Ama bu hayalim hala baki yazacağım gelecekte bir gün J..

Şimdi tanıtacağım kitap Agatha Christie’nın ABC cinayetleri olmasa da en az onun kadar zevkle okuduğum başka bir kitabı.. Kitabın adı Dersimiz Cinayet  ( evet başlık için biraz ilham aldım J ) Kitap 159 sayfa ve 10 TL.
Kitap aslında klasik bir Agatha Christie kitabı. Kitabın ana karakteri Hercule Poirot. Hikayeyi  Poirot’un arkadaşından dinliyoruz. Buda olayı ilgi çekici kılıyor.
Kısaca kitabın konusundan bahsetmek gerekirse: Mösyö Hercule Poirot arkadaşıyla seyahat ederken Mösyö P.T. Renauld’dan bir mektup alır. Bu beyefendi, Hercule Poirot’u tutmak istemektedir ve bu nedenden dolayı Mösyö Poirot’u acilen Fransa’daki evine davet ediyor. Tabii ki Hercule Poirot meraklanır ve bu fırsatı kaçırmak istemediği için gitmeye karar verir. Ancak Renauld’un Fransa’daki evine gittiklerinde sabah beyefendinin öldürüldüğünü öğrenirler. Ve Mösyö Poirot kolları sıvar.
Kitabı okurken çok meraklanacağınıza eminim.. Bakalım cinayeti kimin işlediğini Mösyö Hercule Poirot’tan önce çözebilecek misiniz J..
Keyifli Okumalar…..

21 Eylül 2011 Çarşamba

Söyleyin bana bu kıyafetleri kim giymek istemez ki :)

Evet Aşk’tan konuşmaya devam ediyoruz. ( Ama size bu tarzda tavsiye edebileceğim bir sürü kitabın olduğunu söylemiştim J ).  Evet hikayelerimiz yine eski dönem İngiltere’sinde geçiyor. O dönemlere bayıldığımı bir önceki yazımda çıtlatmıştım. Balolar, kıyafetler, lordlar ve leydiler, güzel kontesler, düşesler ve yakışıklı dükler ve kontlar ahh ahh . Bu tarz kitapları okurken; o kıyafetleri giyenlerden, balolara katılanlardan biri olduğumu düşünmek beni çok mutlu ediyor. O dönemde yaşasaydım benden süper bir düşes olurdu eklemeden geçemeyeceğim ;). Kabul edelim o kıyafetleri giymeyi ya da bir dük ya da kontla evlenmeyi hangi bayan istemez ki J.

Size aslında 4 kitap tanıtacağım. Yazarımız Julia Quinn. Kitaplar epsilon yayınevinden çıktı. Bahsedeceğim kitaplarla Bridgerton ailesinin hayatına konuk oluyoruz. Bridgerton ailesi oldukça seçkin ve kalabalık bir aile. 4 erkek ve 4 kız çocuk ve anneleri Vikontes Violet’ten oluşuyor.  Ve tahmin edebileceğiniz gibi Vikontes Violet’te her anne gibi çocuklarının mürüvvetini görmek istiyor ve bunun için elinden gelen her şeyi yapıyor. ( sanırım bu annelerin olayı günümüze kadar hiç değişim göstermemiş J.)

İlk kitabımız, Yüreğe Söz Geçmiyor. Ben cep boyunu okuduğum için sayfa sayısı 470 sayfa ve fiyatı 9.9 TL. Bu kitapta Bridgerton ailesinin 4. Çocuğu olan Daphne ile Daphne’nin abisi olan Anthony’nin en yakın arkadaşı ve aynı zamanda bir dük olan Simon’ın hikâyesini okuyoruz.

İkinci kitap olan En Çok Seni Sevdim de ise en büyük erkek çocuk olması nedeniyle Vikont unvanı alan Anthony,  evlenme kararı almasıyla kendisine bir aday seçer. Ama önce adayın ablası olan Kate Sheffield’dan onay alması gerekmektedir. Bunun için çalışırken bir süre sonra olaylar karışır ve tahmin ederseniz ki olanlar olur J.  Kitap 416 sayfa ve 22 TL.
Sıra üçüncü kitapta J : Kitabımızın adı Son Söz Aşkın.  414 sayfa ve 22 TL. Bu kitap aslında o dönemde geçen bir külkedisi hikayesi. Bu seferki karakterlerimiz Bridgerton ailesinin ikinci en büyük kardeşi olan Benedict ile bir kontun kızı olmasına rağmen gayri meşru olması ve üvey annesi nedeniyle hak ettiklerini alamayan Sophie arasında geçiyor. Hikayemiz Sophie’nın her şeye rağmen Bridgerton ailesinin düzenlediği baloya( tabii ki maskeli balo) katılıp yakışıklı mı yakışıklı Benedict ile dans etmesiyle başlıyor.
Sırada son kitabımız var aslında hala 4 çocuk var ama o kitaplar henüz Türkiye’ye gelmedi. Ben takip ediyorum gelince buradan duyuracağım J. Evet 4. Kitap Rüyalar Gerçek olsa. Kitap 406 sayfa ve de 20 TL. Kitap tutkuları ve unvanları nedeniyle ağabeylerini kıskanan Colin’in Londra’ya geri dönmesiyle yıllardır ona aşık olan Penelope arasında gelişen olayları içermektedir..
Kitaplar yine akıcı bir dille yazılmış. Julia Quinn’nın kurguları muhteşem olmuş. Kitapları ve olayları bir dedikodu yazarı ile süslemiş ki gerçekten muazzam. Bu dedikodu yazarının yazdıklarını okurken ve ikililerin aralarında geçenlere tanık olurken çok keyif alacağınızı düşünüyorum.  
Aslında bütün kitapları okumasanız da olur ama ilkini okuyup severseniz ki seveceğinizi düşünüyorum ondan sonra hepsini alıp okuma isteği duyacağınıza eminim.. Demedi demeyin J
Keyifli okumalarJ 
PS: ahh benim favori kıyafetim Son Söz Aşkın kitap kapağındaki elbise. Bana çok yakışır eminim :)

20 Eylül 2011 Salı

Aşk, Aşk ve yine Aşk...

Dışarıdan pek belli etmesem de buradan itiraf ediyorum bende Aşk romanları okuyan kitleye dâhilim. Bu tarz kitaplar yüzümde kocaman gülümsemeler yaratıyorlar.  Özelliklede kitaplar Eski İngiltere’de ( yani 1700 – 1800 yıllarda) , ya da daha da eski dönemlerde İngiltere ve İskoçya arasında geçiyorsa ahhh değmeyin keyfime J. Baş karakterlerin aralarındaki tartışmaları, ilk görüşte aşık olmaları ama bunu bir süre fark edememeleri, kızların güzel, alımlı, erkeklerin ise güçlü ve  yakışıklı olmaları beni büyülüyor. Bazen o dönemlerde yaşamayı gerçekten istiyorum. Bu konuyu diğer kitapları anlatırken daha detaylı geçeceğime emin olabilirsinizJ.

Sizde bu tarz şeylerden hoşlanıyorsanız ve o dünyalari merak ediyorsanız size bu tarzda tavsiye edebileceğim ve zevkle okuduğum bir sürü ama gerçekten bir sürü kitaptan bahsedebilirim J. Ve hemen iki kitapla başlıyorum….
Yazarımız Julie Garwood. Yazarın Türkiye’de yayınlanan bir sürü kitabı var. Bugün Gelin ve Düğün kitaplarını tanıtacağım. Ben yanlışlıkla önce ikinci kitap olan “Düğün”’ü okumuştum. Aslında iki kitap birbirinden bağımsız ama siz yinede önce Gelin’i okuyun. Böylesi daha keyifli olacaktır.
Ben kitapların cep boylarını okudum. Gelin kitabı 543 sayfa. Düğün kitabı ise 517 sayfa. ( Korkmayın cep boyu olduğu için bu kadar fazla J ). Cep boy olduğu içinde sadece 9.90 TL. Kitaplar epsilon yayın evinden çıktı.
Gelelim kitapların konularına : “Gelin” kitabının konusu, İskoçya’nın en güçlü toprak sahibi olan Alec, kralının emri üzerine İngiliz bir gelin almak zorunda kalıyor. ( Burada araya girmeden edemeyeceğim hala öyle mi bilemiyorum ama o dönemlerde İngilizler İskoçyalılardan, İşkoçyalılar da İngilizlerden hoşlanmıyor. Hoşlanmamak biraz kibar kaçıyor tabii.. İtiraf etmem lazım bu durum kitabı çok daha  keyifli kılıyor.. Okuyun ne demek istediğimi anlayacaksınız J. ) Ve Alec dünyalar güzeli ve menekşe gözlü Jamie’yi eşi olarak seçiyor. Ve kitapta bundan sonra ikili arasında geçen olayları okuyoruz.
Düğün kitabının konusu ise, çocukken babası tuzağa düşürülerek öldürülen İskoç soylusu Connor babasının düşmanına zarar vermek için onunla evlenmek üzere yola çıkan Brenna’yı kaçırır. Ve olaylarda bundan sonra başlar..   
Çeviri muhteşem olmuş. İnanılmaz akıcı ve diyaloglar çok keyifli. Yüzünüzde kocaman bir gülümseme ile Alec ile Jamie ve Connor ile Brenna arasındaki aşklara, kavgalara ve didişmelere tanık oluyoruz. Eminim çok keyif ile okuyacaksınız.
Keyifli okumalar….

18 Eylül 2011 Pazar

Hayatımızı değiştirmeye devam :)

   Sırada ikinci kitabımız var. İlk kitap kişisel gelişim kitabıydı ve bu yüzden bu kategoriyle devam edelim istedim.

    Şimdi size aslında iki kitap tanıtacağım. İkisi de aynı yazar tarafından yazılmış. İlk kitap “ Evrenden torpilim var”,  diğeri adı her okuyucunun kendi tarafından belirlenen ve kapağında ayna olmasıyla da fazlaca konuşulan bir kitap. Yazarı Aykut Oğut . Kitaplar Dharma yayınları tarafından yayımlandı.

     Bu kitap ile; bu konularda guru olarak gördüğüm ablam sayesinde tanıştım. Kendisi ben dahil ailedeki herkese bu kitaptan hediye etti. (Burada şunu paylaşmak isterim ki ailemiz hiçte küçük bir aile değildir J. Ablamın kendisi dahil toplam 6 kişiyiz.) Bu hediye etme kısmı aslında bence kitabı ne kadar beğendiğini açıklıyor..

           Evrenden torpilim var kitabı 263 sayfa 20 TL, Ayna’lı kitap ise 292 sayfa ve 30 TL. İki kitapta oldukça akıcı bir şekilde yazılmış. Hemen bitirme isteği uyandırıyor insanda ve hemen de bitiyor  tabii sindire sindire okunmasında yarar var J.. İlk kitapta yazar kendi hayatından örnekler vererek çekim yasasını hayatında nasıl uyguladığını ve değişimlerini gözlerimizin önüne seriyor. Ve neler uygulayarak yaptığını anlatarak bizimde kolayca uygulayabileceğimizi ve başarabileceğimizi hissettiriyor.
      İkinci kitap için birinci kitabın biraz daha detaylandırılması demek belki iyi bir tanımlama olmayacak ama sizlere en azından biraz fikir verebilir diye düşünüyorum. Aykut Bey bu kitapla farkındalığımızı daha da fazla artırıyor. Ve okurken gerçekten bende bunları yapıyorum. Ama düzeltebilirim hissini yaşatıyor bizlere.
    Türk bir yazar tarafından böyle bir konu hakkında yazılan bir kitap okumak ve bu kadar eğlenerek ve zevkle okumak bence muhteşem. Her şey bizim elimizde. Her şeyi yapabiliriz yada elde edebiliriz. Yeter ki düşüncelerimizi şekillendirip istediğimiz şeylerle aynı rotaya oturtalım. Bunun içinde bu kitaplar süper başlangıçlar bence.
     Benimde bu konular ile tanışmam Evrenden torpilim var kitabı ile oldu. Oldukça severek ve hızlıca okudum. Hatta 5 senedir belli oranlarda zam almamıza rağmen kitabı okudukta sonraki ilk zam dönemimizde istediğim maaşa gelecek bir zam oranını bu kitabı okuduktan sonra elde ettim.Ve ahahaha istediğimi yaratabildim  işte budur dedim J.. Çok güzel bir his olduğunu vurgulamasam da anlaşıldığını düşünüyorum J
    İsterseniz kendinizden yepyeni bir siz yaratabilirsiniz.. Severek okuyacağınıza ve etkilenerek yepyeni bir siz yaratmaya başlama isteği duyacağınıza eminim..
    Keyifli okumalar….

17 Eylül 2011 Cumartesi

Animasyon dünyasından bir kesinti...

Sırada ilk filmim var. Ben tam anlamıyla bir animasyon manyağıyım.  Bu yüzden sizin için seçtiğim ilk film bir animasyon filmi olan “Tangled – Karmakarışık”..

 
Film 100 dakika ( 1,5 saatten biraz fazla) sürüyor. Ama şunu söyleyebilirim ki filmin nasıl çabuk bittiğini anlayamıyorsunuz. Oldukça eğlenceli  bir film.  Filmin DVD’si  21.99 TL , VCD’ si ise ( vcd’nin Türkçe dublajlı olduğunu vurgulamadan geçemeyeceğim)  9.99 TL’ye satılıyor. Film sinemalarda 3D olarak gösterildi. Çok istememe rağmen o zaman seyredememiştim. Ama ne kadar güzel olduğunu hayal edebiliyorum. Seyredemediğim içinde cd sini alma yoluyla arşivime katmış bulunuyorum. Aslında böylesi daha iyi oldu. İstediğim zaman tekrar izleyebilme imkanım oluyor J..

Filmin konusuna gelirsek eğer, doğduğu gün kaçırılan ve sihirli saçları yüzünden bir kulede tutsak olarak tutulan Rapunzel’in (ama tutsak olduğunu tabii ki bilmiyor) her doğum gününde kayıp prenses için havaya bırakılan fenerleri görme hayalini  Flynn Ryder’ın yardımıyla (tabii ki başta gönüllü bir yardım ile değil) gerçekleştirirken başlarından geçen olayları izliyoruz. Klasik Rapunzel hikayesi biraz farklı işlenmiş durumda.. Müzikal bir animasyon.  Macera, aksiyon, arkadaşlık ve tabii ki Aşk üzerine işlenen eğlenceli bir film.. Ve şunu da eklemeden geçemeyeceğim hiçbir animasyon filmde bir bayana laf atıldığına tanık olmamıştım. Bunu filmde görmek beni hem çok eğlendirdi hem de çok güldürdü..
Tangled’nın  IMBd deki puanı 10 üzerinden 7.8 . Gerçeği söylemek gerekirse benim kişisel puanım biraz daha yüksek  ama bu puanda hiç fena sayılmaz J
Filmdeki karakterlerden uzun uzun bahsetmeyeceğim ama Maximus ve Pascal karakterlerine değinmeden yazımı bitirmek istemiyorum. Bu iki karakter bu kadar mı güzel yaratılır. Onlar olmadan sanırım bu film olmazmış. İzleyenler ne demek istediğimi bilirler.



Filmi izlerken yüzünüzde kocaman bir gülümseme meydana geliyor. Ve uzun bir sürede etkisini kaybetmiyor. Moralinizi yükseltmek istiyorsanız kaçırmayın derim ben..

We are living happily ever after :)

Hayatımızı Degiştirmek Bizim Elimizde - Başlangıçlar..


    Kitap okumayı ve film seyretmeyi deliler gibi seven biriyim. Bu etkinlikler beni çok mutlu ediyor ve hayal dünyamı tahmin edemeyeceğim kadar genişletme imkânı sağlıyor. Bazen kitap seçerken sadece kapakta yazan bilgileri okuyarak kitap hakkında bilgi edinemiyoruz. Yani himm iyi midir acaba diyip elimden bıraktığım kitap oldukça fazladır. Ya da sadece bir filmin fragmanını seyredip süpermiş kesin izliyim diyip sonrasında yaşadığım hayal kırıklıklarından bahsetmeyeceğim bile... Bir de bunun tam tersi durumu var tabi.. Benim bilmediğim için yada tahmin edemediğim için burun kıvırıp seyretmediğim filmler.. Ama aynı zamanda başkasından duyup da okumaya başladığım kitaplar ve izlediğim filmler de az denmeyecek kadar fazla ki bunu da belirtmeden geçemeyeceğim.. İşte ben bu yüzden buradayım J..

    Bu proje iş yerinden arkadaşlarımla "Nerede kalmıştık" başlığı altında okuduğumuz kitaplar hakkında bilgi alışverişinde bulunurken ortaya çıkmış bir fikir aslında. Referans olarak kullanılması ve karar vermenize yardımcı olması için kendi okuduğum sevdiğim kitaplar ve izlediğim filmler hakkında yazmaya karar verdim ve ilk kitabımla karşınızdayım :)
 
         Bu kitabı mentörumün tavsiyesi üzerine okumaya  başladım. "Louise Hay - Düşünce Gücüyle Tedavi"..

Düşünce gücü nedir? , düşünce gücüyle her şeyi yapabiliyormuşsun, çekim yasası şöyle iyiymiş, böyle iyiymiş, aslında hayatımızda olan her şeyi biz kendimiz çekiyormuşuz gibi şeyleri çevrenizden işitiyorsanız ve nasıl yani bu nasıl oluyormuş bende öğrenmek istiyorum diyorsanız bu kitap ile kesinlikle iyi bir başlangıç yapabilirsiniz.

Kitap 208 sayfa, fiyatı 15 TL ve oldukça akıcı bir dil ile yazılmış. Ben kitabı sindire sindire okumayı tercih ettiğim için uzun sürüyor bitirmem. Ama bir günde bile bitebilecek bir kitap aslında. Kitabın ikincisi de var ve o daha da ince ama henüz okuyamadım. Okuduğumda ondan da burada bahsedeceğim.


Düşünce Gücüyle Tedavi kitabı içinde geçen örnekleri gördükçe sizi düşünmeye sevk eden, aslında evet benimde başımdan bunlar geçiyor dedirten ve düşünüyorum da böyle bir nedenden dolayı başıma bunlar geliyor aslında farkındalığını “dan” diye gözlerinizin önüne seren bir kitap. Hatta bu kitap, hayata dair sizinde benimseyebileceğiniz bir sürü olumlama bulma imkânı sağlıyor. Ben okurken bir sürü arkadaşıma tavsiye ettim. Hatta işten bir arkadaşıma iş ile ilgili yaşadığı sorunu kitapta okuduğum için o sayfaların kopyasını çekip ona ileterek “ bu kısmı okumalısın seni anlatıyor ( tamam tam olarak bu kelimeler olmasa bile benzer şeylerdi kesinlikle söylediklerim J ) demişliğim bile söz konusu. Uzun lafın kısası ben kitabı çok severek okudum ve bana çok şey kattığını düşünüyorum.


Bu işlere ilginiz varsa veya ilginiz olmasını istiyorsanız benim tarafımdan şiddetle tavsiye edilir. Okuyun bence , zevk alacağınıza inanıyorum...

Son olarak da kitaptan bir alıntı yaparak ilk yazımı sonlandırıyorum:

“Şişman olmak, parasız kalmak, bu ilişkiyi sürdürmek, bu işimde takılıp kalmak, yalnız olmak, mutsuz olmak, hasta olmak istemiyorum..
Yukarıdaki örnekler zihnimizde olumsuzluklarla savaşmaya nasıl kültürel olarak şartlandığımızı gösteriyor. Bu şekilde düşünürsek olumlunun kendiliğinden bize geleceğini sanıyoruz. Ama öyle değil.

İstemediğiniz şeyler için ne kadar sık hayıflanıyorsunuz? Böyle yapmak size gerçekten istediğiniz şeyleri hiç getirdi mi? Yaşamınızda değişiklik yapmayı gerçekten istiyorsanız, olumsuzluklarla savaşmak zamanınızı boşa harcamaktan başka bir şey değil. İstemediğiniz şeyler üzerinde daha çok düşündükçe, daha çok istemediğiniz şeyleri yaratacaksınız. Kendiniz veya yaşamınız hakkında hep beğenmediğiniz şeyler, büyük olasılıkla hala hayatınızda..”   
Dünyamda her şey iyi ve güzel... Sizinde olabilir.. :)